P değeri yüksek olursa ne olur ?

Melis

New member
P Değeri Yüksek Olursa Ne Olur? Bilim, Cinsiyet ve Yorum Arasında Bir Tartışma

Bir araştırma sonucunu okurken P değerine bakıp “Hmm, bu yüksek çıkmış, demek ki bir şey yokmuş” diyenlerden misiniz? Açıkçası ben de uzun süre öyle düşündüm. Ama zamanla fark ettim ki, P değerinin yüksek olması sadece bir sayısal sonuç değil; aslında bilimsel düşüncenin, stratejinin ve hatta insan psikolojisinin nasıl işlediğini gösteren bir ayna gibi. Ve işte tam burada tartışılması gereken bir konu başlıyor: Yüksek P değeri ne anlama gelir ve biz bu değeri nasıl yorumluyoruz?

---

P Değeri: Sadece Bir Sayı mı, Yoksa Bilimsel Bir Tuzak mı?

P değeri istatistiksel testlerde, “gözlenen sonuçların tesadüfen ortaya çıkma olasılığı”nı gösterir. Klasik yorum:

- P < 0.05: anlamlı sonuç, hipotez destekleniyor.

- P > 0.05: anlamsız sonuç, hipotez reddediliyor.

Ancak bu kadar basit bir çizgi, bilimin karmaşıklığını gölgelemiyor mu? Yüksek bir P değeri her zaman “önemsiz” bir bulgu anlamına mı gelir? Belki de araştırma tasarımı yetersizdi, belki örneklem küçüktü, belki de ölçtüğümüz şey aslında ölçmek istediğimiz şey değildi.

P değeri yüksekse, belki de “hiçbir şey yok” değil, sadece “biz göremedik.” Peki bu durumda hatayı istatistikte mi aramalı, yoksa insanın yorumlama biçiminde mi?

---

Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı: “Sonuç Ne Olursa Olsun, Bir Planım Var”

İlginçtir, bilimsel verileri yorumlarken erkeklerin yaklaşımı genellikle daha stratejik ve çözüm odaklıdır. “Tamam, P yüksek çıktıysa ne olmuş? Deney tasarımını değiştiririz, farklı bir örneklemle tekrar deneriz” derler. Onlar için P değeri bir yol haritasıdır, bir engel değil.

Erkeklerin bu yaklaşımında bir “oyun kurucu zihniyet” vardır. Tıpkı bir satranç oyuncusu gibi, hamle başarısız olsa bile tahtayı analiz eder, yeni stratejiler üretir. Belki de bu yüzden erkek araştırmacılar, başarısız istatistiksel sonuçları bile kariyer fırsatına çevirebilir. Çünkü onlar için P değeri bir durak değil, bir dönüş noktasıdır.

Ama burada bir soru sormak gerekmez mi?

Bilim gerçekten stratejik düşünmenin alanı mıdır, yoksa anlam arayışının bir sahnesi midir?

---

Kadınların Empatik Yönü: “Sonucun Arkasındaki Hikâyeyi Görelim”

Kadınların bilimsel veriye yaklaşımı ise çoğu zaman daha empatik ve ilişkisel olur. Onlar P değerine değil, sonuçların ardındaki bağlama, insanlara ve süreçlere odaklanır. “Neden yüksek çıktı? Katılımcılar nasıl hissetti? Ölçüm aracı gerçekten uygun muydu?” gibi sorular sorarlar.

Bu yaklaşımda istatistiğin soğuk yüzü yerine anlam arayışı vardır. Kadın araştırmacılar çoğu zaman “önemsiz” görünen sonuçların bile arkasında derin sosyal, duygusal ya da kültürel sebepler bulabilirler.

Belki de bu yüzden kadınların bilimdeki katkısı yalnızca veri üretmek değil, veriye ruh katmaktır.

Ama empati bazen bilimselliği bulanıklaştırabilir mi?

Veriyi fazla insancıllaştırmak, nesnelliğe zarar verir mi?

İşte bu, forumlarda bitmek bilmeyen tartışmaların merkezinde duran sorudur.

---

Yüksek P Değeri = Önemsiz Sonuç mu, Yoksa Eksik Bakış mı?

Birçok araştırma, “anlamlı olmayan” sonuçların yayınlanmadığı bir gerçeğiyle karşı karşıya. Bu da “yayın yanlılığı” dediğimiz durumu doğuruyor. Yani, bilimsel dergiler sadece düşük P değerli (anlamlı) sonuçlara yer veriyor; yüksek P değerli çalışmalar ise arka planda kalıyor.

Oysa yüksek P değerleri, bilimin en dürüst aynalarından biridir. Çünkü bize şunu söyler:

> “Evet, düşündüğün kadar basit değil. Gerçek dünyada etkiler her zaman dramatik değildir.”

Belki de bilimdeki en önemli ilerleme, “önemsiz görünen” sonuçlardan gelir. Çünkü onlar bizi daha iyi ölçmeye, daha dikkatli düşünmeye ve daha derin anlamlar aramaya zorlar.

Ama soralım:

Bilim gerçekten sadece anlamlı sonuçları mı ödüllendirmeli?

Yoksa başarısızlıkları da bilimin doğal dili olarak mı görmeliyiz?

---

Cinsiyetlerin Yorum Farkı: Birbirini Tamamlayan İki Zihin

Erkeklerin stratejik ve mantık odaklı bakışıyla kadınların empatik ve bütüncül yaklaşımı aslında birbirini tamamlar. Bilim, bu iki bakışın dengede olduğu zaman gerçekten ilerler.

Bir taraf plan kurar, diğer taraf anlam arar.

Biri veriyi yönlendirir, diğeri veriyi dinler.

Yüksek P değerine “başarısızlık” diyen bir erkek araştırmacı, yanında bir kadın ekip arkadaşı olduğunda belki de o veriden bambaşka bir anlam çıkarabilir. İşte bilim tam da bu çeşitlilikle nefes alır.

Bu noktada şu sorular da forumu hareketlendirebilir:

- Sizce veriye duygusal yaklaşmak bilimselliği zedeler mi?

- Erkeklerin stratejik tavrı mı, kadınların empatik duyarlılığı mı bilimde daha sürdürülebilir bir ilerleme sağlar?

- Yüksek P değerine sahip bir sonuç sizce gerçekten değersiz midir?

---

Sonuç: P Değerini Değil, Yorumlayanı Yargılayın

Sonuçta yüksek bir P değeri ne iyi ne kötüdür. O sadece bir göstergedir. Asıl mesele, o göstergenin nasıl yorumlandığıdır.

Bilimde sorun genellikle rakamlarda değil, o rakamların arkasındaki insanlarda başlar.

Bir araştırmacı o değeri “başarısızlık” olarak görebilirken, bir diğeri “yeni bir sorunun ipucu” olarak okuyabilir.

Yani mesele şu: P değeri yüksekse, belki de hipotez yanlış değil; sadece insan bakışı eksiktir.

Belki de bu yüzden bilimin ilerlemesi için rakamların değil, düşünme biçimlerinin çeşitlenmesi gerekir.

Son bir soru bırakalım tartışmaya:

Gerçek bilimsellik, anlamlı sonuçlarda mı gizli, yoksa anlamsız görünenlerde mi?